İnsanlar; toplumları, toplumlarda çemberleri oluşturmuştur. İnsanlar bu çemberlerin içerisinde, çemberin dışındaki toplumlardan bağımsız yaşarlardı. Daha sonra bu çemberlere bir delik yani kapı açıldı. Bu kapılar sayesinde içerideliler dışarıya, dışarıdakiler içeriye geçebiliyorlardı. Ama hala yeterince çembere ulaşılamamaktaydılar. Bu yüzden çemberleri, ilk önce toprak, taş, asfalt ve en sonunda fiberoptik yolar ile birbirlerine bağladılar.
Bugünkü gelinen aşamada bu çemberler sembolik hale gelmiş ve küreselleşmiş Dünya ortaya çıkmaya başlamıştır. Kavram olarak çok eskiye dayanmaktadır. Kavram olarak “küresel” (global) sözcüğünün kökeni 400 yıl öncesine gider. Ancak “küreselleşme” (globalization) kavramı yenidir. Bu kavram ilk olarak 1960’lı yıllarda kullanılmaya başlanmıştır. 1980’li yıllarda sık sık kullanılmaya başlanmış ve 1990’lı yıllarda bilim insanları tarafından önemi kabul edilen bir kelime haline gelmiştir.
Küreselleşme asıl olarak Albrow’un dediği gibi “Küreselleşme, Dünya’nın tek bir topluma doğru gitmesidir.” diyebiliriz. Günümüzde medya sayesinde insanlar Dünya’nın bir ucunda ki bilgiye anında ulaşabilmekte ve küreselleşmenin daha hızlı yayılmasına neden olmaktadır. Bu sayede kültürler birbirlerine karıştırarak ortak bir kültür oluşturmaktadır. Fakat uygulanmaya bakıldığında bunu böyle olmadığı, aslında Amerikan kültürünün insanlara empoze edildiği ortadadır. Burada ki amaç toplumları bir araya getirmek değil, bir dominant kültür yaratarak, alt kültürde ki toplumları sömürmektir.
